Art Unlimited’e yayımlanlmıştır Hatice Utkan Arik Levy sanatsal işlerini üretirken sosyal kodlar, duygular, davranış şekilleri ve gündelik alışkanlıkları gözeten bir sanatçı. Levy ürettiği işlerin özünde izleyiciye bu öğeleri fark ettirmeden hissettirmeyi amaçlamaktadır. Sanatçı, yakın dönemde yarattığı heykeller Create Air, RockStone ve son olarak Art International’da sergilenen Rock Growth sosyal kodların bilimsel şekilde maddeye yansımasını anlatmakta ve bu yansımaların boyutlarının izleyici tarafından keşfedilmesini amaçlıyor. Levy’nin biomorfik sanat yaklaşımını, üretimlerini sosyal yaşamla bağdaştırma çabası sonucunda ortaya çıkan son dönem heykelleri Galerist’te gerçekleşen sergisinde izleyiciyle buluşuyor.
“Etkin Doğa” adlı sergide Levy, son birkaç yıl içinde ürettiği işlerini ve kendisinin doğayla hiç bitmeyen diyaloğunu ortaya koyuyor. Levy, sergideki işlerinden şöyle bahsediyor: “Günlük yaşamda, sıradanlıklar içinde gördüğüm her şeyi, insan yapımı olan doğada yanstımak istiyorum. Bilimsel ve genetik kodların sosyal yaşam üzerindeki etkisini görüyorum ve işlerimi bu etkilerin yansımaları içinde üretiyorum. Tam da bu noktada yaratımlarımın dağınık bir şekilde zaman ve uzay içinde hareket ettiğini düşünüyorum. Böylece nerede sergilenirse oraya adapte olabiliyorlar.”Levy’nin paslanmaz çelik, tahta gibi endüstriyel maddeler kullanması bir tesadüf değildir. Bu Levy’nin doğaya yaptığı bir göndermedir. Doğa içinde sergileyeceği heykellerin doğa kadar dayanıklı olmasını ve onun kadar kusursuz görünmesini isteyen Levy, işlerini farklı maddeler kullanarak üretmeyi seçtiğini ama önemli olan heykellerin katmanlarının olduğunu söylüyor. Bazı işlerinde mermeri de tercih ettiğini söyleyen Levy, mermerin romantik ve tarihle ilintili bir yanı olduğunu belirtiyor. Levy heykellerine işe yarar araçlar gibi bakmayı tercih ediyor. “Ürettiğim işlere kişisel yön vermeyi seviyorum, onları sanki günlük yaşamımda kullanılacak ve işe yarayacaklar gibi üretiyorum.” Galerist’teki sergisinde insan ve doğa ilişkisini irdeleyen Levy, bu iki öğenin kendisi için en büyük ilham kaynağı olduğunu belirtiyor. İşlerini üretirken kendi karakterini ve genlerini koyduğunu belirtiyor Levy ve şöyle devam ediyor: “Kendi genlerimi ve gelişimimi işlerime yansıtıyorum ve buna göre kendime özgü genetik yakınlığa sahip bir iş üretiyorum.” Levy, bu şekilde, yaşadığımız ya da yaşadığı dünyanın kendisine göre “gerçekliğini” ifade ediyor. İzleyiciyi yeni bir gerçeklikle baş başa bırakmak istiyor. Doğayı büküyor, kopartıyor ve yeniden yapılandırıyor.“Heykellerim yaşadığım çevreyi yansıtıyor ve yeniden yapılandırıyor.” Oysa ki, Levy’nin yansıtmaya çalıştığı şey aslında var olmayan bir nesne, çünkü, sanatçıya göre, kendisinin işleri doğa ya da bir oda içinde sergilenmeye başlandığı anda, mekana göre adapte olabiliyor. “İşlerim sürekli gelişim içindedir. Gelişim ve başkalaşım, doğada nasıl hiç durmuyorsa, benim işlerimde de durmaz.” İzleyici, yansımalar, kullanılan maddelerle birlikte Levy’nin işlerinin farklı boyutlarını ve katmanlarını keşfeder. Levy’nin “etkin doğa” ya da “beyin” olarak adlandırdığı da bu durumun içindeki izleyicidir. Farklı mekanlarda (oda, doğa, bina, salon gibi yerler) işlerini sergilemek Levy’nin işlerine bakış açısını değiştirmektedir. “Her zaman farklı yerlerde sergileme yapmak üretimlerimin o mekan içinde nasıl var olduğunu görmek, onların nefes aldığını görmektir,” diyor Levy. Her ne kadar tüm detaylarda görsel özellikler öne çıksa da, her işin ortak bir tek paydası var Levy için: “Duygular.” İzleyicinin duyguları ya da keşfetmeye çalıştığı şey, temel belirleyici payda oluyor, diyor Levy. “Kullandığım maddelerin özellikle paslanmaz çelik, demir ya da tahta olması önemli değil. Aslında önceliğim asla maddeler olmadı. Çünkü, asıl önemli olan şey, bir eser yaratma isteğidir. Çalıştığım madde sadece bir araç.” Heykellerinin temelinde madde ve doğa arasında sosyal bir bağ yaratmak olduğunu açıklayan Levy, bu bağı güçlü hale getirenlerin aslında izleyicilerin hisleri ve tepkileri olduğunu söylüyor. ‘Etkin Doğa’ sanatçının son dönem işlerini gösterirken, Levy’nin saf materyalleri nasıl kullandığı üzerine yeni fikirler veriyor. Sergide Levy’nin hayranlık duyduğu öğeleri keşfetmek de mümkün, çünkü Levy hayranlık duyduğu doğa ve insan var oluşunu ilham kaynağı olarak ortaya çıkartıyor ve bu hayranlığı üretim sürecine nasıl yansıttığını gösteriyor. Levy, diğer yandan, izleyiciye doğada materyallerin ne kadar özgür ya da işlenmeye ne kadar müsait olduklarını sorgulatıyor. Bu materyaller, ahşap, kâğıt, çelik ve bakır gibi, ne kadar esnek kullanılabilir ya da ne kadar farklılaştırılabilir gibi soruları soruyor izleyiciye. Kişinin yargı ve algı mekanizmasını etkilemeye çalışan imajlar yaratırken, araya giren tek şeyin izleyicinin algısı ya da düşüncesi olduğunu ifade eden Levy sergisinde ürettiği nesnelerinin içinde bir karakter varmışçasına onları kişiselleştirdiğini hatta onlara bir özne verdiğini söylüyor. Tezatlık kavramı Levy için belirleyici bir özellik olarak ortaya çıkıyor. ‘Love is All I Needed’ ve ‘Uncontrolled Muscle Makes Us Be Alive’ gibi, katı ve soğuk maddeleri birleştirdiği eserlerinde, izleyiciye duygusal bir içerik vermek istediğini söylüyor. Arik Levy’nin sanatının çeşitliliği Levy işlerini üretirken ortaya koyduğu tek şey, sanatçı kimliği değil. Jerome Sans’ın da belirttiği gibi, Levy hem bir tasarımcı, bir sanatçı, bir foroğrafçı ve bir dekoratör. Levy ise bu sıfatlarala ve nitelendirmelerle ilgilenmediğini söylüyor. “Tarihe bakınca bunun gibi birkaç örenkle karşılaşıyorum. Leonardo Da Vinci bu örnekler arasında en iyisi sanırım. Çünkü, o, tüm yaratımlarıyla bir bütün oluşturuyordu.”
“Ben ilk önce sanatla ilgilenmeye başladım. Sonra tasarım ve dekorasyon gibi konulara giriş yaptım.” Farklı alanların birleşmesi Levy’nin üretimlerini etkilemiş. Böylece, üç boyutlu resimler, heykellerde ve enstalasyonlarında boyutlandırmalar yaratmaya başlamıştır. Bu boyutlandırmalar ve katmanları enstalasyon üretiminden, dekorasyona kadar farklı alanlara yansıtmayı başaran Levy aynı zamanda, yirmi yıldır çağdaş dans dünyası için sahne enstalasyonları üretmekte. “Çağdaş dans, düşünce, zaman ve uzamın aynı anda birlikte çalıştığı bir alan,” diyor ve dansın kendisi için farklı bir yan dal olmaya başladığını söylüyor. “Çağdaş dansı çok seviyorum çünkü performans ve üretimi birlikte içinde barındırıyor. Sahnenin bir sanatçıya verdiği özgürlük ve eşsiz fırsatlar var.”